Kontrolsüz engeller

Gökhan Esin

gokhanesin@marinedealnews.com
“The Fortune Sellers” isimli kitabında William Sherden, ekonomik ve politik olayları tahmin etmenin 1998 yılında 200 milyar dolarlık bir endüstri olduğunu söylüyor. Günümüz değeri ise, 300 milyar dolar civarında tahmin ediliyor

FT Magazinde tahminde bulunma ile ilgili çok şaşırtıcı bazı görüşler ve analizler yayınlandı. Yayınlanan bu görüşler ışığında tahmin etme endüstrisini değerlendirmek yerinde olacaktır.

Zor olan geleceği tahmin etmek
Günlük kehanetler twitter, google ya da benzeri sosyal medyada gerçek zamanlı yazılmaktadır. Zor olan geleceği tahmin etmek, öngörmek. Örneğin, nerede, ne zaman bir politik kriz patlayacak? Bu kriz bölge ekonomisini ne şekilde etkileyecek? Bankalar, finans kuruluşları ve danışmanlar yüzlerce veriyi derleyerek kehanetlerde bulunuyor ve bunları yayınlıyor. Ancak hangisi Arap baharını tahmin etti ya da Arap baharının Arap kışına döneceğini öngördü?
Mesele jeo-politik ve makroekonomi olduğunda tahminlerin çoğu sınıfta kalıyor. Neden tahmin etmek bu derece zor? Hâlbuki politika ve makroekonomi dışındaki alanlarda önemli gelişmeler yaşandı, mesela meteoroloji tahminleri çok daha tutarlı yapılıyor. Belli ki, fen bilimleri bu konuda önde. Ama ekonomik tahminlerine karşı bu kadar acımasız olmamak gerekir, çünkü ekonomistler de en azından kötü politikaların felakete yol açabileceğini tahmin ediyorlar. Konu ile ilgili kısa bir hikâye; fizikçi, kimyacı ve ekonomist bir adada mahsur kalır. Dalgalar sahile bir konserve çorba bırakır. Fizikçi; kaya ile parçalayıp açalım, der… Kimyacı; önce ateş yakalım ve konserveyi ısıtalım, diye ekleme yapar. Ekonomist; konserve açacağımız olduğunu tahmin edelim, der. Yani ekonomistler sorunu çözmek yerine tahmin etmeyi tercih ediyorlar.

Ya karmaşıklık var ya da
uzman yok!
1987’de Philip Tetlock isimli Kanadalı Psikolog sektörün altına 18 yıl sonra patlayacak bir bomba koydu. Tetlock, o dönemde yaklaşık 300 uzmanın tahminlerini topladı, 27.500 veriyi birleştirdi. Sonuç ne oldu? Tamamının korkunç tahminlerde bulunduğunu gördü. Hatta ünlü olan uzmanların tahminleri diğerlerine göre çok daha vahimdi. Tetlock’un araştırmasından iki sonuç çıkmıştı; ya gezegenimiz tahminler için fazla karmaşıktı ya da uzmanların tamamı uzman değildi.
1920’de Babson İstatistik Organizasyonu’nun 12.000 abonesi ve 1,35 milyon dolar geliri vardı. Bugünün değeriyle yaklaşık 16 milyon dolar. Çünkü 5 Eylül 1929’daki bir konuşmasında Roger Babson; er ya da geç Dow-Jones’un çökeceğini tahmin etmişti ve 29 Ekim’de Babson’un dediği oldu. Babson’ın tahminlerinin doğru çıktığı görüşü hakim oldu ama Babson, iyi tahminlerde bulunmaktan ziyade iyi pazarlaması sayesinde popüler olmuştu. Tahmini doğruysa yoğun şekilde bunun reklamını yapıyor, tahmin yanlışsa kimse fark etmiyordu. Hâlbuki Babson’ın bir çok yanılgısı da vardı ama insanlar dinledikleri açıklamalar arasından sadece dilediklerini seçiyorlar, gerisini fark etmiyorlar. Örneğin; Jeane Dixon 13 Mayıs 1956’da (John Kennedy seçilmeden 4 yıl önce) yayınladığı tahminlerinde; 1960’da bir demokrat başkan seçilecek ve bu kişi ya suikast ile ya da kendi odasında ölecek, demişti. Süper bir tahmin… Ama Dixon; ayda ilk yürüyecek kişinin Sovyet olacağını, 3. Dünya Savaşının 1958’de başlayacağını da söylemişti. Bu müthiş yanılgılarına rağmen Dixon doğru tahminlerde bulunan bir kahin olarak anılıyor. Babson ise, doğru tahminlerle hatırlanmasını pekiştiren reklamlar sayesinde hatırlanmak konusunda Dixon’ın da önünde! Yakın tarihten de bir örnek verelim. 2000’lerin başında ekonomi dalında Nobel Ödüllü bir  ekonomi uzmanı 1994’teki makalesinde; o yıllardaki Singapur ekonomisini Stalin’in S.S.C.B.’sine benzeterek, çökeceğini söylemişti…

Kontrol edilmiyor,
tutarsızlığa devam…
Belli ki, sıradan vatandaş tahminlerin doğruluğunu takip edemiyor, zaten çoğumuz gelecek hakkında konuştuğumuzda, aslında gelecek hakkında konuşmuyoruz, günün problemlerini yorumluyoruz. Gazeteciler objektif olamıyor, gördüğüm kadarıyla olayları anlatırken konu hakkında genellikle kendi fikirlerini belirtip bu fikirleri gerçekmiş gibi sunuyorlar. Örneğin, bir köşe yazarı AB hakkında görüş yazıyorsa, bir olaya dikkat çekmek, bir düşünceyi desteklemek ya da dünya görüşünü iletmek için tahminlerde bulunuyor.
Televizyondaki yorumcular konuşmaları esnasında bolca tahminde bulunuyor. Çünkü tartışılacak değişkenler arttıkça, tarafların kazanan gibi hissetmesi ihtimali yükseliyor. Ama program sonrası bu kişilerden tahminlerini yazılı isteseniz çoğunun hatırlayamayacağı kanısındayım. Özetle, medyada birçok tahmin yapılıyor ama kimse tahminlerin doğruluğunu kontrol etmekle uğraşmıyor. Kontrol eksikliği, hem medyada daha fazla tahmin yapılmasına, bu sayede de tutarsızlığın artmasına sebep oluyor; hem de ekonomik spekülasyonlara, balonlara kapı açıyor. Kısacası, refah açısından kontrol edilmeyen engeller haline geliyor.

Amaç algı yönetimi mi?
Tetlock’un araştırmasına göre, tahminde bulunan kişilerin açık görüşlü düşünmesi gerekiyor. Başarılı tahminciler fikirlerini değiştirmekten korkmamalı, düşüncelerini değiştirecek yeni delillere sarılmalıdır. Günümüzde ise bunun tam tersine birçok uzman temennilerini, tahmin olarak sunuyor. Yani tahmin etmiyorlar, temennilerini sunuyorlar! Birçok insan da bu tahmin bolluğu içinden işine gelenleri seçip ona inanıyor. Yanlış çıkması halinde de yanılgısının altında spekülatif sebepler arıyor. Tetlock’a göre iyi bir tahmin için öncelikle tahmincinin olasılıklar hakkında eğitimi olması şart. Ayrıca, bu gibi iyi tahmincilerin bir grup halinde çalışması gerektiğini söylüyor, Tetlock ancak, burada bir mola vermek gerek: Grup halinde yapılan çalışmalar kişilerin kararlarını etkiliyor. Sürü psikolojisi devreye girdiği an farklılıklar ortadan kalkar ve tek düze fikirler oluşur. Yani grup halinde çalışmanın da olumsuz etkileri var! Yani grup çalışmasının doğru bir yaklaşım olduğundan şüpheliyim.
Tetlock’un bir diğer önerisi, tahminlerin doğruluğunun kontrolüdür. Zaten aksi durumda hem herkes üstün körü tahminler yayınlar hem de Babson gibi bir anda popülariteleri artabilir. Sorun şu ki; kontrolleri kim yapacak ve yayınlayacak? Yanlış tahminler algı yönetimine katkı sağlamaktan başka bir işe yaramıyor gibi. Aslında basit ve önemsiz gibi görünen bu meselenin ana hedefi tahminlerle toplum liderlerinin davranışlarını, toplulukların düşüncelerini etkilemek ya da değiştirmek olan algı yönetiminin ekmeğine yağ sürüyor olabilir mi?

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
gokhanesin@marinedealnews.com