Koster filosunu yenilemeli mi?

MDN İstanbul

Denizcilik sektörü yıllardır bir projeyi konuşur. Evet aslında bir bakıma sadece konuşur. Tabi ki, arada bazı çalışmalar analizler de yapar. Ama neticede, icraat yoktur.
Koster kelimesini çok farklı manalarda değerlendirmek mümkün olabilir; en basitiyle görece daha yakın mesafede yük taşımacılığı yapan 12000 dwt kapasiteye kadar olan gemileri ifade edebiliriz.
Son dönemde öğündüğümüz gelişmelerden birisi Türk sahipli gemi filosunun 31 milyon dwt’ye ulaşmasıdır. Ancak, ayrıntıya indiğimizde; bu filonun 15 milyon dwt’den bugüne artan kısmı aslında büyük tonajlı gemilerdir. Diğer bir ifadeyle, koster filosu yenilenmesi süreci yoktur.
Koster filosu özellikle de 2008-2009 resesyon dönemi ile birlikte kaderiyle baş başa kalmış; üstüne bir de Arap Baharı, yetmedi Ukrayna gerilimi yaşamıştır. Yıllardır dillerde tüy biten “sözde” koster projesi de sözde kalmaya devam etmiştir.
Bir dönem içinde bulunduğum bir komite ile Bakanlığımız adına yürütülen çalışmalara Deniz Ticaret Odası da destek vermiş; Koster Projesi en azından daha anlaşılır hale getirilmiştir. Sözde değil, tüzelde konu anlaşılır olmuştur. Buna karşın anladığım kadarıyla; bir türlü fizıbıl çıkamayan proje (!), halen realiteye dönüşememiştir. Ne kadar zorlasanız da; yani çevre, enerji, emniyet vb. kriterler öne çıkarsanız da arzu edilen destekler sağlanamamıştır. Sırf tersanelerimizi kurtaralım (?) diye rasyonel olmayan yatırım ne derece doğru olur, ki bu da tartışılmalıdır.
Proje ile uğraşan komitemiz sayesinde; Hollanda devleti vasıtasıyla uzun vadeli finans imkanı sağlanabilecekti, ancak koster gemisinin yapılmasında esas risk kredi riski olduğundan ve bu risk de Türk bankasının üstünde kalacağından Türk bankaları bu işe sıcak bakmamakta haklıydı. Üretilecek her türlü ikincil yöntem ise özünde bu gerçeği değiştiremedi. Neticede; fizibilitesi belirsizliklere bağlı kalan projenin gerçekleşmesi için kredi riskinin teminat altına alınması gerekiyordu. En uygun yöntem olsa olsa kredi garanti fonu sisteminin işletilmesidir. Buna rağmen yine de öz sermayenin temini sorunu ortaya çıkıyor; burada da yine devletin devreye girmesi açısından en iyi teknik hurda teşviği olarak değerlendiriliyor. Katılanlar var, katılmayanlar var.
Görünen o ki; proje fizıbıl olmuş olsa zaten müteşebbisler bu fırsatı kaçırmazlar. Hele hele gemi satın alma veya inşa ettirmenin oldukça düşük kabul edilebilecek seviyelere geldiğini düşünürsek. Bu iş hesap kitap işini aşıyor. Konu sadece bir sektör içinde bir projeye bakma konusunu aşıyor. Devletin ekonomiye, sanayiye ve sanayi tercihlemesine bakışı öncelik kazanıyor. Konuya mikro değil makro çerçevede bakmak elzem oluyor.
Koster filosuna yeni bir vizyon ile bakıldığında, yeni yöntemlerin ve gerekçelerin geliştirilmesinin gerekli ve mümkün olduğunu belirtmek isterim. “Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım”. Mevlana.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın