SEYFETTİN TATLI

MDN İstanbul

1-Son günlerde denizcilik sektöründe Offshore platformları ve Offshore gemileri inşası konuşuluyor. Siz de haziran ayında bu konuda bir seminer düzenlediniz. Offshore platformları konusunda genel olarak neler söyleyebilirsiniz?
Offshore yapılarının birçok farklı kolları olduğunu söyleyebiliriz. Offshore yapıları deyince öncelikle anladığımız; açıkdenizde gaz ve petrol arama yapan sondaj gemileri ile bunların bulduğu gazı ve petrolü çıkartıp üretim yapan platformlar olmaktadır. Üretilen gazı borularla pompalayan ve tankerlere yükleyip petrolü taşıyan, işleyen  sistemler açıkdenizde enerji üretiminin merkezini oluşturmaktadır.
Bunların dışında bu platformların kurulunda yardımcı olan özel maksatlı gemiler bulunmaktadır. Offshore platformlarına çeşitli ekipman sağlayan ve taşıyan Offshore Destek  gemilerinin (OSV) inşası şu an en çok ilgi çeken alanlardan biridir. Ayrıca offshore platformların üstüne kurulan rüzgâr türbinleri ve tarlaları da enerji üretiminde kârlı bir kaynak haline geldi. Offshore yapılarının üzerine kurulan rüzgâr enerjisi ve dalga enerjisi gibi enerji üreten sistemlerin inşasında son dönemde önemli gelişmeler yaşanıyor  .Offshore enerji üretimi sağlamak için boru döşeyen, kazı yapan birçok farklı sınıf yardımcı gemi tipleri de bulunuyor.
1900’lerin başlarından bu yana öncelikle Amerika’da  petrol aramalarının karadan denize geçmesinden dolayı Offshore platformları yapılmaya başlandı. Türkiye’de son yıllarda bu konuda bir ihtiyaç olmadığından herhangi bir gelişme yoktu.
2008’deki krizden bu yana kimyasal tanker ve konteyner gemisi inşası konusunda talep azalınca tersaneler arayışa geçti. Dünyada krizde birçok konuda gerileme yaşansa da, enerji piyasası düşmedi. Enerjiye olan ihtiyaç gün geçtikçe artarken,  enerji açığını gidermek için açıkdenizde petrol ve gaz arayışı yoğunlaştı.
Türkiye’ye son dönemde OSV montaj ve tamir  siparişi verilmesinin sebebi ise; özellikle Kuzey Denizi ve Kutuplar’da petrol aramaları ve üretimi yoğunlaşınca offshore destek platformlarına olan ihtiyacın artmasıdır. Ayrıca Brezilya , Orta Doğu ve Meksika Körfezi’nde de yoğunlaşan aramalardan söz etmek mümkün. Özellikle açıkdenizde 500 metre ile 1500 metre arasındaki petrol aramaların ve üretimlerin artmasından dolayı 60 metre v üzerinde duyulan OSV ihtiyacı da çoğaldı.
2006 yılında 500 metrenin üzerindeki derinlikte 4 milyon varil petrol üretimi varken, bunun 2013’te 11 milyon varil, 2015’te ise üretilecek petrolün miktarının 13 milyon varilin üzerinde olacağı tahmin ediliyor.
Offshore faaliyetleri içinde gelişmekte olan alanlardan biri hiç şüphesiz derin deniz faaliyetleridir. Arama ve üretim çalışmaları gün geçtikte daha uzak mesafelerdeki açık denizlere yayılmakta, böylece su derinliği artmakta ve ayrıca rüzgâr, dalga ve akıntılar gibi daha zorlu ortam koşullarıyla karşılaşılmaktadır. Son yıllarda bu koşullara uygun, kuvvetli motorlara sahip ve daha büyük OSV ihtiyacı doğdu. OSV’lerin boyları ortalama eskiden 50-60 metre civarında iken, şu an bunların boyları 140-150 metreye kadar çıkabiliyor.

2. Aramalar ve üretim artıkça Offshore platform ve gemilerine olan ihtiyaç da artıyor. Önümüzdeki yıllarda bu gemilerin inşasında ne gibi gelişmeler bekliyorsunuz?
Dünyada şu an sondaj ve üretim yapan 581 adet Jack-up (kaldıraçlı) platformu, 160’ı sondaj gemisi, 238 adedi yarı batabilir (semi sunmergable), 2 ‘si ise batabilir gemiler (semi sunmergable) olmak üzere toplam 981 adet Offshore ünitesi bulunmaktadır.
Dünyanın özellikle 60 metre üzerindeki OSV gemi türlerine çok fazla ihtiyaç olduğunu ve bunun sondaj çalışmalarının daha derin denizlere kaymasıyla birlikte daha da arttığını gözlemliyoruz. OSV talebindeki yükselişin 2015 yılı civarında en yüksek noktaya çıkacağını varsayıyoruz. 2013 sonu itibariyle dünyada 4,500 adet civarında OSV gemisi olacak ama bu miktar, hâlâ sektörün ihtiyacını karşılayacak nitelikte değil, çünkü  petrol arama çalışmaları daha derin denizlere ve  özellikle Kuzey Denizi ve Kuzey Kutbu gibi daha soğuk, dalgalı ve yoğun rüzgârlı bölgelere  kayıyor. Bu zorluklarda daha fazla sayıda, daha güçlü, daha büyük ve çevre kurallarının gelişmesiyle yakıt emisyon değerleri daha düşük ama bir o kadar da fonksiyonel OSV gemilerine ihtiyaç var. Hem acil durum  ve  ilk müdahele hizmeti yapabilecek, hem yangın müdalelesi yapabilecek, hem arama kurtarma gorevi yapacak ve aynı zamanda deniz kirliliğine karşı mücadele edebilecek OSV türü gemilere talep ortaya çıktı. Dolayısıyla geleneksel tip yardımcı sınıfı servis teknelerinin  bu ihtiyaçların tamamını karşılayamamasından dolayı böyle bir pazarın oluştuğunu hatta son bir iki yıldır patladığını görüyoruz.
OSV pazarının diğer ayağı ise su altı yapısının inşasıdır. Platformlar, tesisler, su altı boru hatları ve donanımlarında, yapı, denetim, bakım-onarım çalışmalarını, özel olarak tasarlanmış çok amaçlı OSV’ler gerçekleştirmektedir. Eğer daha fazla donanım su altına yerleştiriliyorsa, bunların kurulumunu yapacak kurulum gemilerine ihtiyaç doğar. Ayrıca özel olarak dizayn edilmiş OSV’ler rüzgâr türbinlerinin kurulumunu da yapar. Pazar ve sektördeki tüm bu değişikliklere bağlı olarak OSV çeşitliliği de artıyor. Özellikle büyük OSV’lerin birden fazla işlevi vardır ve bazen “tak-çalıştır” modülleri bile mevcuttur (örneğin kuyu testleri ve kuyu müdahalesi için). Bu işlevleri bir araya getirirken basit kurallar uygulanmalıdır.

3. Türk tersanelerinin büyümekte olan  Offshore pazarından iş alabilme şansı nedir?
Türkiye’de şu an her türlü geminin montajı rahatlıkla yapabiliyor. Offshore platformları için farklı teknik koşullara ihtiyaç olabilir ancak özellikle OSV’ler başta olmak üzere özel maksatlı gemilerin Türkiye’de inşa edilmesinin önünde herhangi bir engel olmadığı gibi, OSV’lerin Türkiye’deki bazı tersanelerde montajına zaten çoktan başlandı. Ancak Türkiye’nin şartlarına, yapısına tam olarak uygun büyük bir fırsat olan OSV gemi inşa sektöründe söz sahibi olabilmek için hızlı adımlar atılması gerekiyor.
Özelilkle,  Kuzey Avrupa, Brezilya, Meksika Körfezi  ve Ortadoğu’da  faaliyet gösteren  petrol şirketlerinin, OSV  tipi gemi  ihtiyaçlarını karşılamak için Uzak Doğu tersanelerinin  özellikle rekabetçi fiyat politikasıyla çok güçlenen Çin tersanelerinin pazarı tamamıyla ele geçirmeden önce, Türk tersanelerinin kanıtlanmış kalite ve özellikle Avrupa’ya ulaşım kolaylığı avantajlarını kullanarak  OSV gemi inşaatında hak ettiği Pazar payına sahip olması gerekiyor. Son yıllarda Karadeniz’de süren petrol  ve gaz arama, çıkarma faaliyetleri göz önünde bulundurulduğunda bunun ülkemiz için bir gereklilik olduğu görülüyor.  Türkiye’de OSV gemi inşaatının  çok pahalı ve yüksek teknoloji  gerektiren petrol sondaj ve  çıkarma platformlarının inşaatı için zemin hazırlayacak ve  bir kaç yıl içerisinde bu tür gemilerin tamamının Türkiye’de inşa edilmesinin önünü açacaktır.
Bu o kadar büyük bir pazar ki sadece Kuzey Avrupa’da değil, örneğin Brezilya’nın OSV ihtiyacı da gittikçe artıyor. Brezilya’da şu anda 290 gemi çalışırken yaklaşık rakamlarla 2013’e kadar 440, 2015’e kadar 450 ve 2020’ye kadar 570 geminin çalışacağı tahmin edilmektedir. Büyüyen talebi karşılamak için bir an önce harekete geçilmesi, ülke olarak avantajlarımızı kullanmamız gerekiyor.
Montaj konusundaki deneyimlerimize, offshore konularındaki dizayn ve teknoloji alanındaki bilgi birikimini kattığımızda, böylesine büyük bir pazara girilmesi sadece tersanelerimizi değil, bütün sektörü canlandıracak ve kalkındıracak boyuttadır. OSV inşasında önemli olan bu gemilerin teknolojisini Türkiye’de gerçekleştirmek olduğu için dizaynı, içindeki elektrik teçhizatını, yan sanayi ürünlerini üretilebilecek altyapıya ve kapasiteye sahip olunması çok önemli.
Dizayn ve teknoloji için önce bilmek sonra da bu konuda bir kültür oluşturmak olmazsa olmazlardan. 20-25 yıl önce sadece kuru yük gemileri, kargo gemileri varken, son 10 yılda gelişerek kimyasal tankerler ve konteyner gemileri yapılarak bu alanda bir kültür oluşturuldu. Şimdi ise gelişmenin gaz tankerleri inşasına geçtiğini görüyoruz. Offshore konusunda da çalışarak ve yaşayarak bir kültür geliştirmek mümkün. Üniversitelerde bu konuda yapılacak araştırmalar, verilecek eğitimlerin de kültür oluşturma konusunda katkı sağlayacağını düşünüyorum.

4. Son dönemde üniversitelerden, devletten, TPAO’dan, tersanelerden ve sektörün tüm paydaşlarından offshore konusunda benzer mesajlar geliyor. Bu konuda ortak bir sinerji oluşturmak için neler yapılmalıdır?
Kararlılıkla ve birlikte çalışarak kendi dizaynlarımızı ve markalarımızı oluşturmamız, yatırım yapanları da hep beraber desteklemek gerekiyor. Ancak bu konuda gerçekçi olmak lazım. Offshore destek gemilerinden başlayıp, Kuzey Avrupa pazarını Hindistan ve İspanya’ya kaçırmamak için coğrafi avantajlarımızı kullanıp, iyi bir tanıtım ve fiyat esnekliğimizi kullanıp Kuzey Avrupa pazarına hakim olmak elzemdir.
Offshore yapılarının ve destek gemilerinin teknolojisi için büyük miktarda bir yatırım yapılması gerekse de, bir yerden başlayabiliriz. Bu konuda çabuk olunmazsa çok önemli bir fırsatın kaçacağı görülmektedir. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) öncülük yaparak bu tip gemilerin ülkede yapılması konusunda mesafe alınmasına destek verebilir.
Offshore platformlarının inşasında kapasite olarak büyük bir tersane gerekmektedir ancak ülkemizde hacim olarak sıkıntı yaşanacağını düşünüyorum. Bunların montajını yapmak konusunda sıkıntı yaşanmasa da OSV’nin teknolojisini geliştirmek ve marka oluşturmak önemli. Şu an Türkiye’de farklı Römorkör konusunda veya yat imalatında marka olmuş başarılı tersaneler var.
Rekabet edilebilen yönlerimizi öne çıkartarak özellikle OSV’lerde Çin ve Hindistan ile yarışabiliriz. Birçok tersanemizin ulaştığı işçilik kalitesi bizim en önemli avantajlarımızdan biri. Aynı zamanda tailor-made dediğimiz ihtiyaca göre terzi işi gemilerin teslimatı konusundaki esnekliğimizi kullanmamız gerekiyor. İhtiyaca göre farklı dizayn edilebilen gemiler olduğu için yenilikçi ve esnek Türk tersaneleri rakiplerinin önünde. Ayrıca, Çin’deki tersanelerde daha çok büyük ticari gemiler yapılıyor. Oradaki küçük tersanelerin ise iş kalitesi iyi değil. Bizim yapımıza ve büyüklüğümüze uygun OSV’lerin teknolojisini geliştirebilirsek kapılar sonuna kadar açılacak. Bir adet yapıp başlayabilsek hedefler de büyüyecektir. Yapılan her teknenin bir reklam olduğunu da unutmamak gerekiyor. Zamanında, kaliteli, uygun fiyata yapılabildiğini gören diğer şirketlerde bu konuda sipariş verebilir. Ama referans göstereceğiniz teslimatınız olmadan bu konuda mesafe kaydetmek mümkün değil. Şirketler bu tip gemilerin Türkiye’de yapıldığını gördüğünde, duyduğunda talebin daha da artacağına inanıyorum.
Tamir konusunda Türkiye’ye gelen Offshore gemilerinin de bu sektörü geliştirmekte ve teknolojiye ulaşmakta önemli faydalı olduğuna inanıyorum. Mühim olan bilgi teknolojisini oluşturup, tersanelerin birbiriyle yardımlaşarak ele almasından geçiyor.
Ben her zaman önde giden teknelerin öncülük yapması gerektiğine inanıyorum. İstediğiniz kadar anlatın; yapmaya başlamadan, birileri bunları kullanmaya başlamadan sipariş almak çok zor.
Sadece devlet veya üniversite değil, herkes üzerine düşeni yaparsa ve inanırsa gelişmeler olabilir. Selah Tersanesi’nin İtalyan Marnavi için yaptığı ve ABS’in klasladığı iki OSV gemisinde görüldüğü gibi, yaptığınız tekne yüzmeye başladığında talebin arkası geliyor.

5. Türkiye’nin Offshore konusunda gerekli teknoloji nasıl sağlanacak?
Türkiye’de faaliyet gösteren çeşitli kuruluşlar teknolojinin oluşması ve transferi konusunda yardımcı olabilirler. Türkiye’deki üniversiteler bu konuda Offshore mühendisliği programı açıyorlar. Üniveristeler yurtdışında bu konuda eğitim almış, deneyim sahibi, yerli ve yabancı kişilerin yanı sıra, bu konuda yetkin akademisyenleri kadrolarına katarak bilgi birikimi oluşturulmasına katkı sunabilir.
Yurtışında Offshore endüstrisinde deneyim sahibi firmalarla ortaklık yapan tersanelerimiz teknolojinin oluşmasına öncülük edebilir. Ayrıca çeşitli alanlarda uzmanlaşmış yan sanayi kuruluşları ve klas kuruluşları bu konuda önemli katkı sunabilirler.
Sonuç olarak; Offshore endüstrisinde fiyattan önce kalite önemli olduğu için, tersaneler ve diğer sektör kuruluşları olarak ülke içinde teknolojiyi oluşturabilirsek gerisinin geleceğini düşünüyorum. Bu konuda sektörün motivasyonunun da yüksek olduğunu görüyorum. Pazara girebilmek için yurtdışındaki firmalarla işbirliği ve ortaklıklar kurulabilir. Böylece teknoloji transferi de sağlanmış olur. Yurtdışından bu konuda uzman mühendislerin Türkiye’ye getirilmesi de artık çok kolay bir hale geldi. 10 yıl önce Türkiye’de rüzgâr türbinleri  yokken, şu an Türkiye’nin her yerinde kurulmuş türbinleri görünce gurur duyuyorum. Karada kurulan rüzgâr türbinlerini, denizde kurma konusunda da dünyada bir eğilim ortaya çıktı. Gemi deyince sadece bir yerden bir yere taşıyan değil, enerji üreten diğer sistemler de yapılabilir.

Bunu Paylaşın