Gelecek neler getirecek…(2)

MDN İstanbul

Mayıs ayında aynı başlıkla yazdığımız yazıda, bir analizden yaptığımız alıntı ile “Kentleşme”nin kaçınılmaz olduğunu; özellikle geri kalmış veya gelişmekte olan ülkelerin kırsalında yaşayan insanların daha iyi iş imkânına kavuşmak için kentlere göç ettiğini belirtmiştik. Yapılan hesaplara göre, önümüzdeki 20 yıl içinde kentleşmenin en yüksek olacağı ülkeler; Çin, Hindistan, Bangladeş ve Türkiye olacak. Bu yazımızda da “Kentleşme” ile “Taşımacılık” arasındaki ilişki üzerinde durmak istiyoruz…

Kentleşme ve deniz taşımacılığı
Pek çok kişi, kentleşme ile taşımacılık sektörü arasında sıkı bir bağ olduğunun farkında değil. Yalnızca sokaktaki adam değil, bu iki olgu üzerinde yapılan çoğu çalışmada da böyle bir bağa vurgu yapılmadığı kolaylıkla söylenebilir. Hâlbuki günümüz dünyasında büyük yerleşim yerleri, sağlıklı ve rasyonel bir taşımacılık ağı kurulmadan ne yaşayabilirler ne de gelişebilirler.
19. yüzyıldan bu yana insanlık tarihine bakıldığında, sosyal kalkınma arayışı insanlığın geçmişinde görülmemiş ölçekte devasa bir kentleşme ve sanayileşmeyi de beraberinde getirmiştir. Burada “Kentleşme” ile anlatmak istediğim; yoğun nüfusa sahip dev şehirler inşa etmek ve altyapı projeleri ile ulaşımı ve ulaşım bağlantılarını sağlamaktır.
Şimdi sıra geldi “Kentleşme” ile “Deniz Taşımacılığı” arasındaki bağlantı üzerinde durmaya.  Kentleşme, yerel olarak var olmayan, bulunmayan çeşitli hammaddeler için büyük talep oluşturur. Bu taleplere, demir, alüminyum, bakır cevherleri gibi bazı hammaddeleri örnekleyebiliriz. Üreten ülkelerden tüketici ülkelere hammaddelerin taşınabilmesi için dökme yük gemilerine gerek vardır ve bu sebeple dökme yük gemisi filoları oluşturulur. Kentleşmenin giderek arttığı süreç içinde bölgede sanayileşmenin başlaması sonrasında da giderek gelişmesi için enerjiye gereksinim vardır. Bu da, ham petrol ve petrol ürünleri gibi fosil yakıtların tankerlerle taşınması demektir ki bu da zaman zaman çevre kirliliğine de yol açan büyük tanker filolarının kurulmasını getirir. Ülkeler ya da bölgeler kendi sanayi kapasitelerini geliştirdikçe dünya çapındaki tüketicilere mal ihraç etmek isterler. Dünya genelindeki tüketicilere, üretim merkezlerinden malların taşınması konteyner gemilerine olan talebi yaratmıştır. Görüldüğü üzere kentleşme olgusuna bakıldığında çok çarpıcı, çok ilginç neden/sonuç ilişkileri görülmektedir.

Beklentiler ve “El mi yaman bey mi?”
Demografi, kentleşme, küresel rekabet gibi konuların tamamı üzerinden yapılan çalışmalar, analizler ve araştırmalar sonucunda; 2030 yılında Çin’in konteyner ile yapılan ticarette birincilik kürsüsünden inmeyeceği tahmin ediliyor. “Global Marine Trends 2030” raporuna göre; dünya genelinde en yüksek belirsizlikleri taşıyan ülkeler sırasıyla Kıta Avrupası, Latin Amerika ülkeleri ile Güneydoğu Asya ülkelerinin olacağı tahmin ediliyor.
Nüfusta yaşanacak azalma nedeniyle Avrupa’nın diğer bölgelere göre çok daha yavaş büyüyeceği; buna karşılık gelecek 20 yılda ticaretteki en hızlı büyümenin artan nüfus nedeniyle Uzakdoğu ve tüketim alışkanlıklarına bağlı olarak Ortadoğu bölgelerinde olacağı tahmin edilmektedir. Raporda dikkat çeken diğer bir husus da yüksek tonajlı konteyner gemilerine olan talebin artmaya devam edeceğidir. Buna göre; yüksek tonajlı konteyner gemilerinin toplam tonajındaki artış, düşük tonajlı konteyner gemilerindeki artıştan fazla olacaktır. Bir başka söylemle,  gelecek 20 yılda 7.600 teu’dan büyük konteyner gemilerinin, 7.600 teu’dan küçük konteyner gemilerinden 6 – 6,5 kat daha fazla büyümesi beklenmektedir. Aynı sürede 7.600 teu’dan küçük gemiler için yapılan tahmin ise ancak 1,4 – 2 kat büyüyecekleridir.

Konteyner, konteyner, konteyner…
Olay yalnızca konteynerlerin kapasitelerinin artışı ile kalmıyor. Konteyner gemisi piyasasında da ciddi değişimler olacağı öngörülüyor. Yakın bir tarihte, 2010’da, konteyner gemisi piyasasının yüzde 48’ine sahip olan Avrupa’nın bu payının, 2030 yılında yüzde 29,5 ile yüzde 35,6 arasındaki bir banda oturacağı hesaplanmış bulunuyor. Avrupa’nın payında beklenen bu azalış tahmini pek de şaşırtıcı değil bana göre. Nedeni de; küresel taşımacılık bazında atak üzerine atak tazeleyen Çin’in mutlaka birilerinin payını kapacağının kaçınılmaz olmasıdır. Geleceğe dönük tahminlerdeki rakamlar da bunu doğrular gibi. 2010 yılında konteyner gemi piyasasındaki payı yüzde 18,3 olan Çin’in 2030’daki payının yüzde 20,5 – yüzde 27,2 aralığında olması bekleniyor. Konteyner piyasasında payı yükselecek ülkeler arasında Ortadoğu’nun petrol zenginleri de var. 2010’da yüzde 4,3 olan bu ülkelerin konteyner gemisi alanındaki paylarının 2030’da yüzde 8,9-yüzde 10,9’a yükseleceği hesap edilmiş durumda. Sırası gelmişken bir bilgi daha aktarmak istiyorum. Filolar nasıl büyüyecek / Konteyner gemisi inşası ile. Peki, kim en fazla konteyner gemisi inşa edecek? Eldeki verilere, gerçekleştirilen yatırımlar üzerinde yapılan değerlendirmelere göre Çin ve Güney Kore. Gelecekte Çin’in payının yüzde 39-yüzde 48, Güney Kore’nin payının da yüzde 40-44 arasında olması kaçınılmaz gibi. Özetlemek gerekirse Dünyadaki konteyner inşa pazarının yüzde 80’ni Uzakdoğu’daki bu iki ülkede olacak.
Yazıyı Pulitzer ödüllü yazar Thomas Friedman’ın değerlendirmesi ile bitirmek istiyorum. Friedman’a göre Hindistan ve Çin’deki gençler, daha iyi bir yaşamın açlığını yaşıyorlar. Bu “açlık” onların daha fazla çalışmasını ve üretmesini teşvik ediyor. Önümüzdeki yıllara yönelik yapılan tahminler, Hindistan ve Çin’in dünya nüfusunun yüzde 35’ine ev sahipliği yapacağını vurgulamaktadır. Dolayısıyla, kentleşme ve ekonomik büyümenin etkilerinin bu coğrafyada çok daha etkin olacağını söylemek yalan olamaz. Bu gelişmelerle birlikte bölgede artacak ticaretin deniz taşımacılığını olumlu bir şekilde etkileyeceği, muhakkak.
Özetle söylemek gerekirse; tüm bu değerlendirmeler ışığında 2030’da, Hint Okyanusu ve Pasifik Bölgesi’nin gelecekte küresel konteyner hareketinin merkezi olacağını söylemek abartı olmayacaktır. Tüm okurlarıma keyifli bir yaz sezonu diliyorum. Hoşlukla kalın…

ETİKETLER: ,
Bunu Paylaşın