Ulaştırma Sektörü bağlamında Türkiye Kalkınma Raporuna bakış

MDN İstanbul

Türkiye ekonomisi 2001 yılından bu yana önemli bir dönüşüm sürecinden geçmektedir. Makroekonomik istikrarın sağlanması ile faiz ve enflasyonda önemli düşüşler yaşanmıştır. Türkiye ekonomisi, verimlilik artışlarının da katkısıyla, 2002-2011 döneminde tarihsel ortalamanın üstünde, yıllık ortalama yüzde 5.9 düzeyinde bir büyüme oranını sürdürebilmiştir

Türkiye’nin sanayi vizyonunu belirlemek amacıyla tüm paydaşların katılımıyla, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın öncülüğünde bir arama konferansı gerçekleştirilmiştir. Bu arama konferansı neticesinde, Türkiye için uygulanacak stratejinin uzun dönemli vizyonu  “orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya’nın üretim üssü olmak” olarak belirlenmiştir. Bu uzun dönemli vizyon kapsamında 2011-2014 yıllarını kapsayan Türkiye Sanayi Stratejisi’nin genel amacı, “Türk sanayisinin rekabet edebilirliğinin ve verimliliğinin yükseltilerek, dünya ihracatından daha fazla pay alan, ağırlıklı olarak yüksek katma değerli ve ileri teknolojili ürünlerin üretildiği, nitelikli işgücüne sahip ve aynı zamanda çevreye ve topluma duyarlı bir sanayi yapısına dönüşümü hızlandırmak” olarak belirlenmiştir.
Bu vizyona ve genel amaca yönelik olarak;
n Orta ve yüksek teknolojili sektörlerin üretim ve ihracat içindeki payının artırılması,
n Düşük teknolojili sektörlerde katma değeri yüksek ürünlere geçişin sağlanması,
n Becerilerini sürekli geliştirebilen şirketlerin ekonomideki ağırlığının artırılması, şeklinde üç temel stratejik hedef tespit edilmiştir.
Türkiye Sanayi Stratejisi’nin genel amacını ve dolayısıyla stratejik hedefleri gerçekleştirmek üzere, 9. Kalkınma Planında yer alan öncelikler ve Türk sanayisinin güçlü ve zayıf yönleri ile sahip olduğu fırsatlar ve karşı karşıya kaldığı tehditler göz önünde bulundurularak bazı temel sanayi politikası öncelikleri ile yatay ve sektörel olmak üzere çeşitli politika alanları tespit edilmiştir. Yatay ve sektörel sanayi politikası alanlarına ilişkin olarak belirlenen politikalar eşgüdüm içinde hayata geçirilecektir. Sektörel ve bölgesel gelişme politikaları da, AB’ye uyumu da dikkate alarak ve sanayi stratejisi hedefleri doğrultusunda, bölgelerin verimliliğini yükseltme ve rekabet gücünü artırma amacına hizmet edecektir. Bölgesel gelişme stratejileri, sanayi stratejisi ile uyumlu bir şekilde, kümelenme ve değer zinciri analizlerinin sonuçları doğrultusunda tasarlanacak ve hayata geçirilecektir.
Farklı gelişmişlik düzeyindeki bölgelerin değişik sektörler için sunduğu yerel avantajlar belirgin hale getirilerek, bölgesel dengesizliklerin giderilmesine önem verilecektir. Türkiye ekonomisindeki büyüme sürecinin devam ettirilmesi için uygulanacak bu stratejinin temel amacının özel sektörün rekabet gücünün yükseltilmesi olması gerektiği açıktır. Bunun için, rekabet gücü engellerinin, belirli bir strateji ve önceliklendirme doğrultusunda ortadan kaldırılması bir zorunluluktur.

Ulaştırma Sektörü
Küresel rekabetteki artışın bir sonucu olarak, firmaların, doğru zamanda, doğru miktarda, doğru fiyatta mala sahip olabilme yeteneklerinin artırılması önem kazanmaktadır. Lojistik faaliyetlerinde sağlanan etkinlik, firmaların verimliliğini önemli ölçüde artırabilmektedir. Ulaştırma sektörünün etkinliğiyse lojistik faaliyetlerindeki verimliliğe doğrudan katkı yapmaktadır. Özellikle, ulaştırmada hız ve kalite, sanayi faaliyetlerinin maliyet yapısını doğrudan etkilemekte ve rekabet gücünün belirleyici unsurları arasında yer almaktadır. Bu bağlamda, ulaştırma sektörünün etkinliğinin artırılması, rekabet gücüne yapacağı katkılar nedeniyle, sanayi stratejisi kapsamında önemli bir yere sahiptir.

Mevcut Durum

Karayollarında yoğunlaşan ulaştırma hizmetleri, maliyet, güvenlik ve zaman açısından ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Aynı taşıma mesafesi ve doluluk oranları için, denizyolu yük taşıma maliyeti, karayolu yük taşıma maliyetinden yaklaşık yüzde 85 daha ucuzdur.
Ancak, deniz taşımacılığındaki finansman sorunları ve kolay bayrakların sağladığı avantaj sonucu son yıllarda Türk ticaret filosunda ve dış ticaretten Türk bayraklı filonun aldığı payda gerileme yaşanmıştır. Ayrıca, liman kapasiteleri ve ölçekleri kısa vadeli talebi karşılamak için yeterli değildir.
Türkiye’de lojistik sektörü son yıllarda yıllık yüzde 15 gibi etkileyici bir büyüme hızı yakalamış, nakliye, gümrük, depolama gibi hizmetlerin bütünleştiği önemli bir dönüşüm sürecine girmiştir.  Türkiye’de Gayrisafi Milli Hasıla’nın (GSMH) yüzde 4’ü lojistik hizmetlerden sağlanmaktayken, Avrupa’da bu oran yüzde 11’dir.  Lojistik hizmetlerinin yüzde 75’i halen üretim ve satış şirketlerinin kendi iç bünyelerindeki birimler tarafından karşılanmakta, sadece yüzde 25’i dış kaynak (lojistik şirketleri) kullanımı yoluyla sağlanmaktadır. Sektörde daha çok dağınık ve küçük ölçekli firmalar ağırlıktadır.
Ulaştırma sektörü, AB’ye uyum gelişmeleri doğrultusunda, altyapı ve düzenlemeyle ilgili eksikliklere yönelik etkin hizmet sağlayacak biçimde yapısal dönüşüm süreci içine girmiş, yatırım ve işletme konularında iyileştirmeler başlatılmıştır. 2005 yılında Ulaştırma Bakanlığı’nca hazırlanmış olan Ulaştırma Ana Planı Stratejisi,  AB’nin “2010 Ulaştırma Strateji Belgesi”ne paralel olarak hazırlanmıştır. Bu kapsamda, karayollarıyla ilgili düzenlemelerde AB Müktesebatına büyük oranda uyum sağlanmıştır. Ayrıca, Türkiye’yi AB TEN-T ağlarına bağlayacak ulaşım ağını belirleyen TINA-Türkiye (Ulaşım Altyapısı İhtiyaç Analizi) projesi tamamlanmış ve Türkiye ile AB arasındaki ulaşımı sağlayacak çekirdek ağ ortaya konmuştur.
Ayrıca, blok tren işletmeciliği, yurt içi ve yurt dışı yük nakliyatında girdi maliyetlerinin azalmasına olanak sağlamıştır. Organize sanayi bölgelerinde Ulaştırma Bakanlığı ve özel sektör işbirliği ile iltisak hatları oluşturulmuştur. Organize sanayi bölgesine yakın ve yük  potansiyeli yüksek olan Ispartakule, Halkalı (İstanbul), Köseköy (İzmit), Gelemen (Samsun), Hasanbey (Eskişehir), Boğazköprü (Kayseri), Balıkesir (Gökköy), Palandöken (Erzurum), Uşak, Konya, Kaklık (Denizli), Bozüyük (Bilecik)  ve Yenice`ye (Mersin) Lojistik köyü kurulması çalışmaları sürdürülmektedir. Kaklık (Denizli), Hasanbey (Eskişehir) ve Köseköy (İzmit) Lojistik merkezleri 1. etap çalışmaları tamamlanmıştır. Bu lojistik merkezlerden Gelemen (Samsun) hizmete açılmıştır. Avrupa’da da yaygınlaşan, karayollarının yükünü hafifleterek demiryollarının potansiyelini daha etkin bir şekilde kullanmayı amaçlayan Ro-La  projesi Türkiye’de de başlatılmıştır. Demiryolu ulaşımının daha hızlı, güvenli ve verimli hale gelebilmesi için Demiryolları Kanunu ile ilgili çalışmalar halen sürmektedir.
Boğazlarda deniz güvenliğini artırmak amacıyla Denizcilik Müsteşarlığınca 2003 yılında faaliyete geçirilen Gemi Trafik Kontrol Sistemi (VTS) ile bilgilendirme, seyir yardımı ve trafik organizasyonu hizmetlerinde uluslararası standartlar yakalanmıştır. İlave olarak diğer önemli deniz alanlarında da VTS kurulumu çalışmaları devam etmektedir. Kabotajda kullanılan yakıtın ÖTV’sinin kaldırılması maliyetleri düşürmüştür. Limanlarımızın diğer Akdeniz limanları ile rekabet edebilmesi amacıyla liman tarifelerinde indirim sağlanmıştır. Ayrıca, 106 özelleştirme programında bulunan 6 adet TCDD limanından Mersin, Samsun ve Bandırma limanlarının özelleştirme işlemleri tamamlanarak özel sektöre devri gerçekleştirilmiştir.

Politikalar
Ulaştırma ve lojistik sektörlerinin,  firmaların rekabet gücüne katkısını azami düzeye çıkarabilmek amacıyla, farklı taşımacılık türlerinin en etkili oldukları yerlerde organize ve planlı bir şekilde kullanılmasına yönelik politikalar uygulanacaktır.
Ayrıca, Türkiye’nin coğrafi konumunun sunduğu fırsatları değerlendirmek için lojistik sektöründe atılacak adımlar büyük önem arz etmektedir. Özellikle, Avrupa ve Asya arasındaki geçişlerde kritik bir işlev üstlenebilmek için, AB ve diğer bölgelerin lojistik sistemlerine  Türkiye’nin entegre olmasını sağlayacak politikaların hayata geçirilmesi, Türkiye’nin sanayi stratejisi vizyonunun gerçekleştirilmesine ve stratejinin etkin bir şekilde hayata geçirilmesine de önemli bir katkı yapacaktır.
Türkiye için sanayi stratejisi açısından belirlenen hedeflere ulaşabilme imkanı, doğru politikaların tasarlanmış ve karara bağlanmış olması kadar, uygulama ve izleme süreçlerinin etkinliğine de bağlı olacaktır. Bu açıdan, sanayi stratejisi tasarımının içsel tutarlılığının sağlanması ve korunmasının yanı sıra, uygulama kapsamındaki düzenleme ve  tedbirlerin etkinliğini sürekli olarak izleyen, değişiklik gereksinimlerini zamanında saptayıp düzeltmeler önerebilen bir mekanizmanın işlerlik kazanması da zorunludur.
Türkiye’de, özellikle kamu kurumları arasındaki koordinasyon eksikliği ve sanayi sektörüne ilişkin yeterli veri olmaması, kamudaki karar alma ve uygulama süreçlerinin etkinliğini düşürmektedir. Bu bağlamda, sanayi stratejisinin uygulanmasından sorumlu kurum ve kuruluşların bu görevlerini yerine getirebilmeleri için, görev ve yetkileri ile teşkilat yapıları ve kaynakları arasında uyum sağlanması zorunlu görünmektedir.
Teknolojilerin ve piyasaların hızla geliştiği, ekonominin önceki yıllara oranla çok daha dinamik bir hâl aldığı, dünyanın diğer ucundaki bir ülkenin piyasasındaki bir aksaklığın ülkemizdeki piyasaları da anında etkileme riski taşıdığı dikkate alındığında, sanayi stratejisinin bu tür öngörülemeyen gelişmelere cevap verecek şekilde belirli aralıklarla değerlendirilmesi son derece önemlidir. Bu bağlamda, stratejinin uygulanması ve izlenmesi amacıyla, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında toplanacak, gerektiğinde işveren ve işçi temsilcilerinin katılımını da içerecek şekilde ilgili tüm paydaşların katılımıyla bir “İzleme ve Yönlendirme Komitesi” kurulacaktır.
Sanayi stratejisinin etkinliğinin sağlanabilmesi için kamu ve özel sektör işbirliğinin üst düzeyde kurulması önemlidir. Bununla birlikte, Sanayi Stratejisi’nin ülkemizde etkin bir şekilde uygulanması ve katma değer oluşturabilmesi için, kamu-özel sektör işbirliğinin yanı sıra kamu kurumları arasındaki işbirliğinin ve koordinasyonun sağlanması da büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda öncelikle, sanayi stratejisi kapsamında belirlenmiş hedef ve amaçların gerçekleştirilebilmesi için, sanayi stratejisinin yatay alanlarında faaliyet gösterecek “Girişimler” başlatılacaktır. Söz konusu “Girişimler”, “İzleme ve Yönlendirme Komitesi”ne bağlı olarak çalışacak olup,  kamunun eşgüdüm halinde çalışabilmesini sağlayacaktır.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın