9 milyar dolarlık tarım ihracatı etkilenebilir

Evrim Ergin

Küresel ısınmanın Türkiye üzerinde yaratacağı ekonomik sonuçlar en çok tarım sektörünü etkileyecek. 2006 yılında 9 milyar dolara yaklaşan tarım ihracatı, tahıl ve meyve üretiminde yaşanan sorunlar nedeniyle önemli bir darbe yiyebilir

Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın, Türkiye’nin küresel ısınma gerçeğiyle yüzleşmeyi reddettiğini söyledi. Günaydın, “Türkiye, küresel ısınmanın sanayileşmiş ülkelerden kaynaklandığı teziyle bu konuda adım atmaktan uzak duruyor.” dedi. Türkiye’nin yapabileceği birçok şey olduğunu belirten Günaydın, tarım ve sanayide çevreyle dost politikaların üretilmesi gerektiğini belirtti. Avrupa Birliği çevre mevzuatına uyum için 50 milyar avroluk yatırımın söz konusu olduğunu belirten Günaydın, “Akarsularımızdan zehir akıyor. Nilüfer Çayı, Sakarya Nehri, Mengen Çayı bunlardan sadece birkaçı. Baca gazlarıyla ilgili yatırımlar yapılmıyor. Türkiye’nin bütün şehirlerinde halen ilkel yöntemlerle çöp toplanıyor. Birçok şehirde kanalizasyonlar doğrudan denize akıyor” dedi.

“Sulama yatırımı gerekiyor”
Türkiye’nin son bir yıldır düzensiz yağış aldığını ve nemlilik oranın düştüğünü belirten Günaydın, bir tarım ülkesi olan Türkiye’de bu durumun yıkıcı etkileri olabileceğini dile getirdi. Türkiye’nin 2007 yılının Aralık ayında ortalama 97,2 m2 yağış aldığını, 2006 yılının Aralık ayında ise bu rakamın 26 m2’ye düştüğünü belirten Günaydın şunları söyledi: “Önümüzde iki seçenek var: Ya yağmur duasına çıkacağız ya da yatırım yapacağız. Türkiye’de tarım arazisi yaklaşık 8,5 milyon hektar. Bu arazinin 4,5 milyon hektarlık kısmı sulanabiliyor. Yani buralara su götürebiliyoruz. Yağışlar azalsa da Türkiye 4 milyon hektarlık kısma su götürerek bu durumu sürdürebilir. Ancak yılda sadece 35-40 bin hektar tarım arazisini sulamak için yeni yatırım yapılıyor. Ne yazık ki bu hızla sulama sorununun giderilmesi yüz yıl sürer. İnsanlar sulama için yeraltında derin kuyular açıyor. Bu da yeraltı sularına büyük zarar veriyor. Örneğin Konya Ovası’nda bu sulama yöntemiyle her yıl yeraltı sularının seviyesi 5-6 metre daha aşağıya iniyor. Bu da göllerin kurumasına neden oluyor. Ayrıca yapılan sulama da verimli değil. Sulamada damlama ve yağmurlama yöntemi kullanılmalı. Ama biz suyu açıktan götürüyoruz. Bu yöntem toprağı çoraklaştırarak erozyona neden oluyor. Örneğin GAP’ta sulamaya açılan 235 000 hektarlık alanın ne yazık ki 35 000 hektarı çoraklaştı. Yanlış sulama yöntemleriyle toprağın altındaki tuz yüzeye çıktı.”

Tahıl üretimi etkilenebilir
Küresel ısınmanın tarımdan kaynaklı olarak Türkiye’de neden olabileceği ekonomik zarara da değinen Günaydın, bu çevre sorununun kuraklık ve daha doğru tabiriyle nem eksikliğine yol açacağını, önümüzdeki yıllarda bu durumun bir sonucu olarak özellikle kışın ekimi yapılan buğday, arpa, çavdar ve yulaf gibi tarım ürünlerinde önemli miktarda zararın söz konusu olabileceğini söyledi.
Öte yandan bir başka ciddi sorunun da yazın ekimi yapılan tarım ürünlerinde görüldüğünü belirten Günaydın, “İklim değişikliği nedeniyle Türkiye’nin birçok yerinde meyve ağaçları erken çiçek açacak. Bahar aylarında oluşabilecek ani ısı düşüşlerinin, yoğun yağmurların ve don olaylarının çok büyük olumsuz etkileri olacak” diye konuştu. Günaydın önümüzdeki yıllarda karnabahar, patates ve soğan üretiminde de önemli sorunlar olabileceğini sözlerine ekledi.

Buğday stokta ekmek pahalanıyor
Tarım ve Köy İşleri Bakanı Mehdi Eker, üreticinin yüksek fiyat beklentisiyle buğdayı piyasaya sunmadığını, spekülatif maksatlı bilgiler olduğunu, Toprak Mahsulleri Ofisi’nde (TMO) 600 000 ton buğdayın stokta beklediğini, şu anda Türkiye’nin belli bölgelerinde hububat ekim sezonu olmasına karşın çiftçilerin yeterli yağış olmadığı için beklediğini ifade ederek, “Bu durum 2008 yılını etkileyebilir. Ama bu kesinlikle etkileyecek demek değil. Yine de sıkıntı olabilir” şeklinde konuştu. 2007’nin ocak ayından bu yana buğday fiyatlarının dünyada yüzde 97 arttığını ve 300 dolara kadar çıktığını kaydeden Eker, dünya buğday üretiminin önceki yıla göre azalma göstermediğini, ancak buğdayın etanol üretiminde kullanılmasının söz konusu olduğunu vurguladı.

Yüzde 12 azalma var
Eker, kuraklığın etkisiyle 2006-2007’de buğday üretiminde yüzde 10-12 civarında bir azalma olduğunu, arpa da ise bunun biraz daha yüksek seviyede seyrettiğini işaret ederek, kuraklığın bölgeler arasında farklılık gösterdiğini, İç Anadolu, İç Ege ve Güney Marmara’nın kuraklıktan en çok etkilenen bölgeler olduğunu söyledi. Eker, 2006’da 20 milyon ton olan buğday üretiminin 2007’de 17,7 milyon tona, arpada 9-9,5 milyon ton olan üretimin 7,5 milyon tona düştüğünü ifade ederek şunları kaydetti: “Buğdayda açığımız sadece 300 000 tondur. Bu da çok rahat giderilebilecek bir şey. Spekülatif maksatlı bilgiler var. Üretici, yüksek fiyat beklentisiyle buğdayı piyasaya sunmuyor. TMO’da 600 000 ton buğday depoda bekliyor. Vatandaş gelip almıyor. Muhtemel bir kuraklık riskine karşı, kuraklığa dayanıklılık gösteren buğdayları tespit ettik. Türkiye periyodik dönemlerde kuraklık yaşıyor. 1973’teki yağış miktarı 2007’den daha az. 1989’da da yine şiddetli bir kuraklık oldu. Ama 1973 ve 1989’un tahribatı, 2006- 2007’deki kadar olmadı. Hem kuraklık hem ısı artışı nedeniyle 2006-2007’nin tahribatı daha yüksek. Konuyla ilgili olarak Kuraklık Test Merkezi kuruyoruz.”

Buğdayın payı yüzde 20
Ekmek üretiminde buğdayın yüzde 20, unun ise yüzde 30 maliyeti olduğunu belirten Eker, “Ekmek fiyatında yüzde 20 artış yaparak bunu buğdayla ilişkilendiriyorsanız, buğdayın fiyatının yüzde 100 artması gerekir. Oysa Türkiye’de buğday fiyatı 2007 başından bugüne yüzde 25 arttı” dedi.
Sebze meyve fiyatlarını incelettiğini de kaydeden Eker, konuyla ilgili olarak “Türkiye’de sebze ve meyve üretimindeki düşüş sadece yüzde 1-1,5’tur. Bu oran zam yapılmasını gerektirmez. İç piyasada ihracattan kaynaklanan bir azalma var. Meyve ve sebze üretiminde doğrudan kuraklığın neden olduğu bir düşüş yok denecek kadar az” dedi.

Bunu Paylaşın