’10 milyar dolar ihracat hedefi hayal değil’

MDN İstanbul

Gemi İnşa Sanayicileri Birliği (GİSBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kıran, Başkanlıktaki altı yılını MarineDeal News okurları için değerlendirirken “Göreve başladığımda beni en çok hayrete düşüren Tuzla, Aydınlı koyunun 1/100.000 ölçekli Büyükşehir planlamasında tersanelerin olmamasıydı” ifaderini kullandı

3 Ekim 2011 tarihinde GİSBİR Yönetim Kurulu Başkanlığına seçildikten sonra tersanelerin birçok sorunun çözülmesi için girişimlerde bulunan Murat Kıran, sadece dünyadaki kriz veya Türkiye’deki bürokratik prosedürlerle değil aynı zamanda Türk gemi inşa sanayinin önünü kesmek için yapılan karalama kampanyalarına karşı da büyük çaba gösterdiklerinin altını çizdi.

“Türk gemi inşa sanayisi 2000’li yıllardan itibaren büyük bir şahlanma yaşayınca bu başta Batı’da işini elinden aldığımız rakiplerimiz olmak üzere pek çok kişiyi rahatsız etti. 2008 yılında Türk tersaneleri aleyhine bir kampanya başlatıldı. Basında bir anda ölümlü kazalar gündeme gelmeye ve gerçekdışı haberler yapılmaya başlandı.

Önceleri yurt dışından alınan savunma sanayi ve diğer alanlardaki gemi tipleri Türk tersanelerinde yapılmaya başlayınca bunun önüne geçmek için büyük çabalar gösterildi. Türk tersaneleri komedi skeçlerine bile malzeme yapılır hale gelmişti. Biz tüm ilgililerle görüşme talebinde bulunmamıza rağmen bir cevap alamadık. Tuzla’da ne kadar kişiye istihdam sağlandığı, ülkeye ne kadar döviz kazandırıldığını göstermek istedik ancak muhattap bulamadık. 

Şimdi yapılan çalışmalarla bunları aşmaya başladık. Bizim hedefimiz savunma sanayi gemilerinde yüzde yüz yerli imal edilmiş ürünleri kullanmak. Son dönemde yerlilik oranı yüzde 70’e yaklaştı ancak halen en büyük eksiğimiz yerli gemi makinası üretimi. Biz tersaneler olarak projeyi yönetiriz ve talebe göre ekipmanları dört bir taraftan alırız. Gemi inşasında kullanılan malzemeyi tersaneler üretmez, biz istenen parçaları birleştirerek gemiyi ortaya çıkarırız. MİLGEM projelerinin Türk tersanelerinde yapılmasının kolay olduğu düşünülmesin. En başta Devlet Savunma Sanayi’nde yerlilik oranını artırmak adına çok büyük bir irade ortaya koydu ve ardından Türk tersaneleri ihaleleri büyük bir rekabete girerek aldılar. Bu projeler, özellikle fiyat konusunda fedakârlıklar yapılarak alındı. Eğer Türk tersanelerinde üretilen Savunma Sanayi gemileri bu fiyatlara yurt dışında üretilseydi, bunların Türk donanmasına kazandırılması mümkün olmayacaktı. Hem devlet kazandı hem de tersanelerimiz ve yerli üreticilerimiz bu konuda büyük deneyim kazanarak önemli işlere imza attılar.

Bu projeleri yaptıkça tecrübemiz artıyor ve her geçen gün teknoloji üretebilir hale geliyoruz. Aselsan, Havelsan, Roketsan gibi kurumlarımızın ürettiği teknolojiler hepimiz için büyük bir gurur kaynağı oluyor. Tersaneler de üzerine düşen görevi yaparak talep edilenleri eksiksiz yerine getirdi ve büyük bir başarıya imza attı. Milli servetin ülke içinde kalmasını sağlarken istihdam arttı, yerli yan sanayi gelişti ve tersaneler kendilerine yeni bir pazar yarattı. Herkes kazandı, ülkemizin geleceği için bir ektik beş verdi diyebiliriz. Savunma sanayinde bu doğrultuda yolumuza devam etmek durumundayız. Türk tersaneleri deniz üstünde veya altında denizle alakalı her türlü yüzer aracı yapabilme kabiliyetine sahip. Yeter ki, bunları sağlayacak bütçeler, imkanlar, projeler elimizde olsun.

2011’den bu yana 10 milyar dolar ihracat hedefinin bizim için hayal olmadığını söylüyorum. Bizim konsantre olmamız gereken başlıca konu yapılabilirlik olmalı. Krizde olan sektörümüzü, Türk girişimciliğinin etkisiyle iş yapabilir hale getirdik. Şimdi önümüzde birçok proje var, elde ettiğimiz bilgi, birikim ve tecrübeyi işe dönüştürmeliyiz. Örneğin; askeri projeleri ihraç edilebilir hale getirmeliyiz. Bu projeler ülkeler arası ilişkilerle doğrudan bağlantılı. Biz işin gerçekleştirme noktasını başarabilirsek fırsatlar er ya da geç önümüze çıkacaktır.

Petrol fiyatları tekrar yükseldiğinde offshore gemilerinde siparişler gelmeye başlayacaktır. Dünya ekonomisi iyiye gittikçe, ticaret arttıkça bizim için 10 milyar dolar gemi ihracat hedefi kolaylıkla başarılabilir. Yeter ki, fırsat çıktığında biz hazır olalım.”

‘Talep doğru olursa, devlet

cevap veriyor’

2002 yılında 36 olan tersane sayısının şu an 79’a ulaştığını kaydeden Murat Kıran “Demek ki bir ihtiyaç ve pazar var ki, tersane sayımız artıyor ve işlerini devam ettiriyorlar” dedi.

“2008 dünya ekonomik krizinden en çok etkilenen sektör denizcilik oldu. Navlunlar düşünce armatörler yeni sipariş vermeye yanaşmadı ve gemi inşa sanayi bundan fazlasıyla etkilendi. Buna rağmen, tersanelerimiz hayatlarını idame ettirmeyi başardılar. Bunu başarırken önce küçülmeye giderek kendimize çekidüzen verdik ve 2011 yılından itibaren niş işlere ağırlık vermeye başladık. Kendimizi farklı pazarlarda tanıtarak, maliyetlerimizi gözden geçirerek farklı alanlardan iş almayı başardık. Savunma Sanayi projelerinin yanında yurt dışına yaptığımız özel tip gemi inşa projeleri tersanelerimizi zor günlerde ayakta tuttu. Bunlar arasında platform destek gemileri, balıkçı gemileri, canlı balık işleme gemileri, offshore destek gemileri gibi çeşitleri sayabiliriz. Ayrıca, tamir alanında çalışan tersanelerimiz büyük bir başarı gösterdi. Tamir sürekli bir pazar olduğu için orada alınan işlerin sürekliliği yüksek. Tamir tersanelerimiz hizmet, kalite, süre, fiyat konusunda yarıştığı tüm rakiplerini geçerek bu alanda önemli bir marka haline geldi. Kısacası, işlere devam ederken sistemimizi değiştirerek krizi atlattık.

Türkiye’de Akdeniz kıyısından Artvin’e kadar olan kıyı şeridinde gemi inşa sanayine tahsis edilmiş 7 milyon 250 bin m2 alan bulunuyor. Buna karşılık krizin de etkisiyle aktif olarak bu alanların sadece 3 milyon 650 bin m2’si kullanılıyor. Bunlardan birçoğu arkasında yan sanayi olmadığından çok kolay faaliyete geçemiyorlar. Çünkü yan sanayi tersanelerin en büyük iş ortağı. Ancak bölgesel olarak Tuzla ve Yalova dışındaki tersanelerimizin yan sanayi desteği az ve bu da mevcut kapasitenin aktif olarak kullanılmamasına yol açıyor.

Buna rağmen metrekare bazında ihracat rakamında sektörler arasında en yukarılardayız. İhracat yapan diğer sektörlerin kullandığı Türkiye çapında alanlara ve onların metrekare başına getirdiği döviz rakamları ile bizim getirdiğimiz döviz rakamlarına bakıldığında fark bizim lehimize olumlu yönde çok kolay ortaya çıkacaktır.

Biz katma değeri çok yüksek bir işle uğraşıyoruz. Gerek Savunma sanayi gerek istihdam gerekse de verdiğimiz vergiler açısından kalıcı ve büyük ölçekte katkılar sağlıyoruz. İthalat-ihracat dengesine bakarsanız, bizim diğer sektörler arasındaki farkımız ortaya çıkacaktır.

En önemli sorunlarımızın başında, tersanelerin doğrudan bağlı olduğu 3 farklı Bakanlık olması geliyor. Örneğin; kiralarımız bir anda yüzde 1560 oranında artırıldı ancak girişimlerimiz sonucunda kiraların ciroya endekslenmesi sağlandı. Devlette doğru bir imaj yaratmışız ki, taleplerimizi anlattığımızda verimli sonuçlar alabiliyoruz. Aynı şekilde kira sürelerinin uzatılması konusunda da Devletimizin desteğiyle tersanelerimizin önü açıldı ve nefes alması sağlandı. Ayrıca gelecek siparişlerde finansman sorunu aşma konusunda kira sürelerinin tekrar 49 yıla çıkmasının büyük katkısı oldu.

Tuzla’nın İstanbul Büyükşehir planlarında tekrar varlığını sağlayabilmemiz büyük bir başarıdır. Sıhhi müesseseler olduğumuzu anlatarak tüm belgelerimizi tamamladığımızı gösterdik. İş emniyetimiz başka hiçbir sektörde olmayan şekilde yüksek. Zaten yıllardır uluslararası firmalara hizmet verdiğimiz için iş emniyeti ve kalite açısından yüksek standartlara sahip bir iş koluyduk. İşlerimizi IMO ve ILO kuralları çerçevesinde yaptığımız için Türkiye’de iş güvenliği yasası çıktığında buna hiç itiraz etmeyen ve en çabuk uyum sağlayan sektör gemi inşa sanayi oldu. Tersanelerimizde çalışan bütün işçiler, iş güvenliği konusunda donanımlı ve eğitimli olmak zorunda. Tersanede yürümenin bile belli bir standardı, kendine özgü ekipmanları ve kuralları vardır. Biz bu kurallara hep sahiptik ancak tersanelerimizdeki yüksek iş güvenliği standardı yasa çıktığında görüldü. Çünkü biz bunları yasadan daha ileri seviyede yıllardır uyguluyoruz.

Göreve geldiğimizde karşılaştığımız en büyük sorunlardan biri de işletme belgelerimizi almamıza engel olan revizyon imar planıydı. Ben 2011’de Yönetim Kurulu Başkanı olduğumda yaklaşık 5 yıl bu planların onaylanması konusunda meşakkatli çalışmalar yaptık ve 2016 yılında revizyon imar planlarımız onaylandı. Tersanelerimizin haksız yere bekletildikleri işletme belgesinin önündeki engellerin kalkması bizi çok mutlu etti.

Kira oranları ve süreleri, işletme belgelerinin alınması konusunda çıkarılan kanunların tersanelerimize yabancı yatırımın önünü açtığını düşünüyorum. Ancak yapılacak yatırımlar bu topraklarda kalacağı, kazanılacak know-how burada kullanılacağı için yabancı yatırımcının buraya gelmesi sektörü büyütecektir.”

“Amerika bizim için

fırsatlarla dolu”

GİSBİR’in Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) kurucu üyesi olduğunu ifade eden Murat Kıran, “Uzun süredir DEİK ile istediğimiz gibi ilgilenemedik. Bu yıl Amerikan – Türk Konseyi ATC toplantısında Donald Trump’ın danışmanı ve eski Beyaz Saray sözcüsü Newt Gingrich’e GİSBİR’in sunumunu yaptırarak Türk gemi inşa sanayini Amerikalı iş adamlarının dikkatine sunduk” dedi.

“ATC Konsey toplantısında yapılan tanıtımımız ve görüşmelerimiz neticesinde orada Türk gemi inşa sanayisi için büyük bir fırsat olduğunu gördük. Çünkü ABD’de sadece savunma sanayi projelerinde yer alan tersaneler çalışıyor, diğerleri ise atıl durumda. Jones Act kanunundan dolayı iç kabotajda çalışan gemilerin ABD bayraklı ve ABD’de inşa edilmiş olması gerekiyor. Oradaki tersanelerde ayakta kalmak için Portekiz, İspanya ve İtalya tersaneleri ile ortak iş yürütmeye çalışılıyor. Ancak, Türk tersaneleri fiyat, kalite ve işçilik olarak tüm Avrupa tersanelerinin önünde. Bunu oradaki muhataplara anlatma fırsatı yakaladık. Çok yakından ilgilendiklerini söyleyebiliriz. Türk gemi inşa sanayi girişimcileri için ABD’de çok sayıda fırsat olduğunu gördük. Çünkü gemi numarasının orada alınması gerekiyor ama parçalar başka bir ülkeden gelebilir. Burada kabuğu inşa edip orada donatım işleri de yapılabilir. ABD’de gemi inşa sektörüne yatırım için çok sayıda fırsat olduğunu söyleyebilirim. GİSBİR olarak gerekli ilişkileri kurduk, önümüzdeki dönemde bunları geliştirmeyi düşünüyoruz.

Tamir konusunda ise ABD ve NATO gemilerinin Türk tersanelerinde tamir edilmesi için girişimlerde bulunuyoruz. Türkiye’de bir Nato ülkesi ve o gemilerin Türkiye’de tamir edilmesi konusunda herhangi bir engel yok. Bu konuda önemli geri dönüşler sağlanacağını düşünüyorum” ifadesini kullandım.

Bunu Paylaşın